Birinci Dünya Savaşı Sonlarında Kafkasya'da İngiliz Faaliyetleri

K. Tuncer ÇAĞLAYAN  BELLETEN, Cilt: LXIV - Sayı: 240 - Yıl: 2000 Ağustos, 240

Dünya üzerinde stratejik açıdan çok önemli bir coğrafya üzerinde bulunan Kafkasya tarih boyunca çevresindeki büyük devletlerin sürekli ve yakın ilgisini üzerinde hissetmiştir. Doğuda Hazar Denizi’nden batıda Karadeniz’e uzanan, kuzeyde Rusya ile güneybatıda Türkiye ve güneyde İran'a dayanan bu bölge kaçınılmaz olarak Rusya, İran ve Osmanlı Devleti'nin mücadele sahası olmuştur. Bölgenin eşsiz coğrafi konumu çevresindeki güçlerce rakiplerinin nüfuz sahasını daraltma projelerinde geçit olarak telakki edilmiştir. Hakikaten tarihi gelişmelere bakıldığında görülecektir ki eğer bölge Türk hakimiyetine geçmişse daha kuzeye Türk ilerleyişini kolaylaştırmış; İran hakimiyetinde ise İran'ın Anadolu'ya ve kuzey Kafkasya'ya yönelik genişleme gayretlerini mümkün kılmış; Rus hakimiyetinde ise İran üzerinde Rusya'nın nüfuz kurmasına ve Osmanlı'nın aleyhine genişlemesine ve böylece sıcak denizlere yaklaşmasına imkan vermiştir.

Bölgedeki güçlerin hakimiyet mücadelesine sahne olan Kafkasya coğrafyası bu mücadele sebebiyle sık sık el değiştirmiş ve üzerinde yaşayan toplulukların uzun süreli bağımsız devlet kurmalarına imkan tanımamıştır. Fakat 1917-1921 arası dönemde dramatik ve mühim gelişmeler olmuştur. Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı'nın şiddetle devam ettiği 1917'de Rusya'da iki ihtilal oldu. Bu ihtilaller Rusya'nın kendi bünyesinde köklü tesirler meydana getirmekle beraber uluslararası münasebetlerdeki tesirleri daha büyük olmuştur.

1915 Çanakkale mağlubiyeti ve 1916 Kut-al-Amara'da 12.000’in üzerindeki bir ordusunu Türklere esir vermekle beraber 1917'de İngiltere'nin Ortadoğu'daki savaş planları başarılı olmaktaydı. Mesela, Mısır’ı İngiltere Osmanlı ordusuna karşı savunmakla kalmamış Filistin'e doğru karşı taarruzunda da başarılı olmuştu. Mart 1917'de Bağdat uzun bir mücadeleden sonra Osmanlı'dan alınmıştı. Bu arada Osmanlı Devleti'nin İslam Dünyası'ndaki nüfuzunu kırmak ve Türk ordusunu arkadan vurmak için İngiltere tarafından 1916'da teşvik ve tertip edilen Arap İsyanı 1917'de kuvvet kazanmış, Osmanlı ordusunun İngiliz ordusu karşısında gerilemesinde önemli bir rol oynamaktaydı. İngiliz koloni imparatorluğunun en kıymetli parçası olan Hindistan, ittifak devletlerinin tehdidinden çok uzaktı. Tarafsızlığını savaşın başında ilan eden İran, İngiltere açısından herhangi bir tehlike oluşturmuyordu. Zaten 1907 Rus-İngiliz antlaşmasına göre Tahran'ı da ihtiva eden kuzey İran Rus kontrolünde, Hindistan'a sınır olan güney doğu ise İngiliz kontrolünde idi. Halkın ekseriyeti Türk-Alman ittifakına meyil göstermesine rağmen Emir'in tarafsız politika izlemesi sebebiyle Afganistan da İngiltere için bir tehdit unsuru değildi.

Metnin tamamı için tıklayınız...