Milli Kimliğin Siyasallaşan Yüzü: Difâî

Aygün ATTAR  BELLETEN, Cilt: LXXII - Sayı: 263 - Yıl: 2008 Nisan, 263

XX. yüzyılda Kafkasya’da yaşanan siyasal, sosyal ve kültürel gelişmeler aslında bütün bir bölgenin tarihiyle yakından bağlantılıydı. İlk bakışta Kafkasya bir yüzyıl kadar önce Ruslar tarafından işgal edilerek çevre ülkelerden tercih edilmiş gözükse de, durum hiçte öyle değildi. Her şeyden önce, XX. yüzyılın ilk başlarında Kafkasya, özellikle de Türklerin yoğun olarak oturdukları Azerbaycan bölgesi her yönüyle bir Doğu ülkesiydi. Rusya kanalıyla Batılılaşma, kapitalist gelişim gibi bazı eğilimler etkili biçimde kendisini gösterse de bu gelişmeler sadece merkezi bölgelerle sınırlıydı. Bakü bu anlamda başı çekiyordu. Yani kapitalist yatırımların ilgisini çeken bölgeler ve şehirler Doğulu kimliklerinden yavaş yavaş koparken, diğer bölgeler geleneksel yapılarını korumakla kalmayıp aksine birçok anlamda olumsuz olarak gördükleri Batılılaşmaya karşı da daha sert çıkışlar yapmaktaydılar. Toplum bir işgal ortamında yaşadığından kendi değerleri ile dayatılan veya benimsemek zorunda kaldığı yeni değerlerin kıyaslamasını yapacak konumda değildi. Bu durum sadece Azerbaycan Türkleri için geçerli değildi, bütün bir Kafkasya’nın geneli için geçerliydi. Bundan dolayı bölge toplumlarının kendi kaderlerini kendilerinin belirlendiğini söylemek pek doğru olmayacaktı. Kafkasya’daki gelişmeleri genelde tarihin yönü belirliyordu. XX. yüzyılın başlarında Kafkas toplumlarının tarihi seyrini belirleyen temel kavram ise milliyetçilik veya ulusalcılıktır.

Kafkasya’da ortaya çıkan ve Azeri Türklerine karşı girişilen Ermeni terörü karşısında Türk aydınları ve halkı daimi surette bunun engellenmesine çalıştıkları görülmektedir. Bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan Difai Partisi kuruluşundan kısa bir süre sonra geniş bir halk kesimine hitap ettiği gibi güç açısından da önemli bir noktaya gelmiştir. Onların, Ermeni terörüstlerin kurdukları şiddet gruplarına karşı oluşturdukları bu cephenin teknikleri ve metotları iki toplum arasındaki toplumsal yapıyı, anlayışı ve daha pek çok yönden farklılığı göstermektedir. Özellikle, Azeri Türk aydınlarının ortaya attığı çözüm yollarının son derece hoş görülü ve entelektüel bir bakış açısına sahip olması önemli ve dikkat çekicidir.

Ermeni terörünün yok edilmesi için gerekirse kendileriyle diyalog kurulması gerektiğini öngören teşkilatın varlığı Türk-Ermeni ilişkilerini tahlil etme yolunda önemli bir noktadır.

Çalışmamızda ülkemizde çok bilinmeyen bu teşkilatı, onu ortaya çıkaran nedenlerle birlikte ortaya koymaya çalışacağız.

Metnin tamamı için tıklayınız...