Fâtımî Devleti’nde Türkler ve Ermeniler, (Doç. Dr. Nihat YAZILITAŞ)

909–1171 yılları arasında hüküm süren ve Şîî-İsmâilî İslâm akidesini benimsemiş olan Fâtımî Devleti, adını kurucularının soylarını dayandırdıkları Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fâtımâ’dan alırlar. Şîî-İsmâilî dâîlerinden Ebû Abdullâh eş-Şîî’nin Kuzey Afrika’daki faaliyetleri ve bunun neticesinde elde ettiği başarılardan sonra, İsmâilî imâmlarından Ubeydullah el-Mehdî’yi Mağrib’e dâveti ve onun Mağrib’te halîfe olarak ortaya çıkışıyla Fâtımî Devleti kuruldu. Hilâfetin kendilerinin hakkı olduğunu savunan Fâtımîler, bu haklarının önce Emevîler sonra da Abbasîler tarafından gasp edildiğini iddia ediyorlar ve haklarını alacaklarına inanıyorlardı. Bu haklarını elde etmek için de bütün güçleri ile mücadele ediyorlardı. Bu uğurda yürüttükleri mücadele sayesinde Fâtımîler Mağrib’de devletlerini kurduktan altmış yıl sonra 969’da Ihşîdî Devleti’ne son vererek Mısır’ı, arkasından da Suriye ve Hicaz’ı ele geçirdiler ve Abbasîlerle mücadeleye devam ettiler. Bu mücadelelerinde ilk önceleri başarılar elde eden Fâtımîler, bir ara Arslan Besâsirî’nin faaliyetleri neticesinde kısa sureli de olsa Bağdat’ta kendi adlarına hutbe bile okutabilmişlerdir. Onların Abbasîler karşısında kazandıkları başarılar Sünni İslâm akidesini benimseyen Selçuklu Türklerinin bölgeye gelmesi ile durmuş ve gerilemeye başlamıştır. Gerek Selçuklularla yaptıkları mücadeleler ve gerekse kendi iç karışıklıkları ile zayıflayan Fâtımî Devleti’ne Nuredddin Mahmud Zengî’nin komutanlarından Selahaddin Eyyubî son vermiştir...

Metnin tamamı için tıklayınız...