Osmanlı Devleti ve Ermeni Teşekkürnâmeleri | Prof. Dr. Besim ÖZCAN

Kurulduğu tarihten itibaren sürekli topraklarını genişleten ve güçlü bir devlet haline gelen Osmanlı Devleti, çeşitli din ve mezheplere mensup çok sayıda insanları da hâkimiyeti altına almıştı. Osmanlının fetih siyasetinin temeli sadece kılıca değil, daha çok vicdan hürriyetini düstur edinen ve dinî, ictimaî, iktisadî haklara saygı gösteren muhafazakâr bir anlayışa dayanmaktaydı. Yerli gayrimüslim ahaliyi çeşitli vaadlerle kazanmak ve böylece Osmanlı hâkimiyet sahasını genişletmek şeklinde tarif edilen “İstimâlet politikası” ile gayrimüslimler üzerinde çok müsbet tesirler meydana getirmiştir. Dünyada yaşamakta olan insanlar, İslâm hukukuna göre Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar, yani gayrimüslimler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Gayrimüslimler de siyasî yönden İlki, Müslümanlara karşı savaş halinde olanlar, yani “Ehl-i harb”, ve ikincisi Müslümanlarla anlaşma yapmış olanlar, yani “Ehl-i ahd” diye ikiye ayrılmaktadırlar. Ehl-i ahd olanlar ise, İslâm devletinin himayesini kabul edenler, yani “Zımmîler”, kendileri ile barış yapılmış olanlar, yani “Muâhedler” ve kendilerine aman verilmiş olanlar, yani “Müste`minler olmak üzere üç sınıfa ayrılmaktadırlar..

Metnin tamamı için tıklayınız...